Banu Özkan Tozluyurt

Yazının orijinali için buraya bir tık

 

İmza: Çapulcu (Az önce Gezi’den dönen)

Ben az önce Taksim Gezi  Parkı’ndan döndüm eve. Saat şu an 22:42 Ben oraya gittiğimde 19:50 sularıydı. Üç saat içinde hızla mutluluk, umut, şaşkınlık, korku, acı, çaresizlik hepsini yaşadım. Olayların başladığı ilk iki gün Gezi Parkında bulunmuş gündüz arkadaşlarımla oturup tepkimi göstermiştim. Tepkim o zaman sökülen ağaca, yok edilen yeşile idi. Sonra bir kaza geçirdim ve birkaç gün gidemedim ki içim de hep rahatsızdı… Olaylar büyüyor, ağaçtan yeşilden çıkıp memleket meselesi haline geliyordu ve ben tepkimi oradan buradan yazmakla, sosyal medyadan takip ettiğim kadarıyla paylaşmakla zamanımı geçiriyordum. Ta ki bu akşama kadar. Kendimi iyi hissettim ve gitmemi hiç istemeyen dokuz yaşındaki kızımı teyzesine bırakarak kendi aracımla (eşimin) yola koyuldum. Dolmabahçe’de karşılaştığım polis ekipleri, panzerler bana savaş alanını anımsattı. Yıllarca kızıma “kaybolursan polislere sığın” derken, kızımın dün  bana “ hani polislere sığınacaktık” sözü geldi aklıma. Olsun dedim onlar da işini yapıyor. Taksim’e çıktım arabamı park ettim, Gezi Parkı’na doğru yaklaşırken herkes alıyor diye ben de bir gaz maskesi aldım. Parkın girişindeki seyyar köfteciden tükürük köftemi, ayranımı da alıp bir köşeye çekildim. Arkadaşlarım o an için parkın dışındaydı, onları beklerken ekmeğimi yiyip, müzik yapan gençleri, şov yapan köpeği, esprili dille yazılmış yaratıcı pankartları izledim.  Neslihan’ı gördüm bağırdım duymadı, benim de hiç kalkasım yoktu, hava güzel ortam çok hoştu. Kalkıp gaz maskesi nasıl kullanılır öğrendim orada bulunan seyyar ilk yardım masasından. Hatta maskenin içine önce Viks sürdü, sonra sirke damlattı, nasıl takılacağını anlattı; o arada birkaç kişiye de eğitim verdi farkında olmadan…

 

 

Ufak ufak hareketlenmeler oldu, biraz kıpırdanmalar oldu. Benim burnum yanmaya başladı, hani nezle olursunuz da bir acı olur ya burnunuzda öyle. Sonra gözlerim sulandı… Hiç aklıma gelmiyor ta ki birileri gaz bombası attılar diyene kadar. Bir rivayete göre gaz bombası Beşiktaş’ta atılmış etkisi Gezi’ye kadar gelmiş, başka bir söylenti havadan helikopterle atmışlar. Ne fark eder?

39 yaşında, bugüne kadar tek bir eyleme katılmamış, arpa şehriye kavururken ocağın altını kapatıp Taksim’e gelmiş, aklı fikri çıkan son kitabının satışında olan, eğitimini verip para kazanmaya çalışan, etrafında enerjik, hareketli bir o kadar da heyecanlı tanınan BEN, işte o an anladım içinde bulunduğum çaresizliği. Biraz panik olduğum kesin, gaz bombası attılar lafı bile beni o an çökertti, bir de nefesim daralmaya başlayınca… Aklıma tek gelen evde bıraktığım kızım oldu. Bana bir şey olursa kim ne diyecekti ona?  Kaçtım ben evet koşar adım arabama KAÇTIM. Oraya gelecek arkadaşlarıma sosyal medyadan seslenip kendimi evime, güvendiğim kaleme atmak istedim. Gelmeyin dedim diye ne şerefsizliğim kaldı, ne yalancılığım, ne provakatörlüğüm. Helikopterle atılmamış efendim…Aman ne önemli…Çoluk çocuk oradan geçen, işinden çıkıp evine giden…Ama ben zaten çapulsuz olduğumdan umursamıyorum tüm bunları… Günlerdir yemişim hakaretlerin en ağırını.

Ben hacı torunuyum her iki taraftan, doğuma girdiğimde ben ameliyattayken okunacak duayı bile annemin eline tutuşturup verdim, küçükken kuran kursuna gittiğimden hala anlatacak hikayelerim var, dini sonradan da öğrenmedim yani çekirdektenim. Twitter’ı da son beş gündür kullanmıyorum eskisiyim. Dünyayı dolaşmışım neredeyse ailemle, görmüşlüğüm var yani biraz, yabancı dil de biliyorum, kitap yazıyorum, yazanlara vesile oluyorum, parasını da cebime atmıyorum, ihtiyaç sahiplerine ulaştırıyorum. İşte ben böyle bir çapulcuyum. Ama sizi bana üç saat içinde yaşattığınız korku, kaygı, çaresizlik için affetmiyorum, bir anne olarak hakkım helal değil, bilesiniz…

 

İmza: Çapulcu

Yorum bırakın